2 Temmuz 1910 yılında Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde dünyaya gelen Fatma Nine, öncelikle yaşamı boyunca yaşadığı zorluklardan söz ediyor. “Eskiden böyle deterjanlar olmazdı. Arap sabunu ya da kül ile bulaşık yıkardım. Yıkadığım bulaşıkları tezgaha koyardım, bembeyaz, kar gibi olurdu. Şimdi deterjanlar var ama onlar hep hastalık saçıyor. Gençliğimde hiç zorlanmadım. Tüm işleri kolaylıkla yapardım, tatlı dilin varsa iş yapmak zor değildi. O zamanlar tatlı dil vardı, huzur vardı. Konu komşunun birbirine düşman gibi bakmadığı zamanlardı. Çocuklarımız kimseye muhtaç olmasın diye kocam Devlet Demir Yolları’nda çalışırken bende kıl kilim dokurdum.” diyor. Bu arada hala ev ve bahçe işlerini kendisi yapıyor. 

 Uzun yaşamın sırrından söz ederken az yemenin önemine vurgu yapıyor. 

“Sabah erkenden kahvaltı ederdim. Kahvaltıdan sonra ise ikindi vaktinde yemek yerdim. Akşam ise yemek asla yemedim. Gençliğimden bugüne kadar hep böyle oldu. Bundan sonra da yemem zaten. Bir de peynir yersem yağ yemem, yemekleri birbirine karıştırmam. Günde bir öğün iyice karnımı doyururum. Sonraki öğünde ise daha hafif yemekler yerim. Kurt gibi kadındım maşallah. Kıl kilim dokurdum, ev işlerini yapardım, oduna giderdim. Yırtıcı kurt gibi bir kadındım” diye ekliyor. Bu haberi okuyan pek çok kişinin aklına başka bir soru gelecektir. “Acaba Atatürk’ü gördü mü?” Cevap, evet! Atatürk’ü trenle Kahramanmaraş’a giderken mola verdikleri İslahiye Fevzipaşa garında gördüğünü ifade ediyor. “O zamanlar Fevzipaşa Mahallesi’nde ablamın çocuklarına bakmaya gitmiştim. Tren istasyonuna Mustafa Kemal’in geldiğini söylediler. Gara gittim ama boyum yetişmediği için göremedim. Sonra bir taş buldum, taşın üstüne çıktım. Mustafa Kemal de trenin penceresindeydi. Vatandaşlar sohbet ediyordu, iri mavi gözleri vardı” diye konuştu. Kim bilir daha ne anılar, ne hikayeler vardır dinleyecek… 

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.